Randevu, Teşhis ve Tedavi için İletişime Geçiniz.
Prostat kanseri Dünyada erkeklerde en sık görülen kanserdir. Ülkemizde akciğer kanserinden sonra en sık görülen ikinci erkek kanseridir. Prostat kanseri prostat bezindeki hücrelerin kontrolsüz olarak büyümesi ile oluşur. Genellikle belirti vermediğinden sıklığı aslında rapor edilenden daha fazladır. Bir erkeğin yaşam boyu prostat kanseri olma riski yaklaşık %15’tir. Yani her 8 erkekten 1 tanesi prostat kanserine yakalanmaktadır. Prostat kanserinden ölüm riski ise %3-4 civarındadır, yani kabaca her 25 erkekten bir tanesi prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Bunun sebebi prostat kanserinin genellikle erken teşhis edilmesi ve teşhis edildiğinde tedavi imkanının yüksek olmasıdır.
Bilinen risk faktörleri arasında ileri yaşta olmak prostat kanserinin en önemli risk faktörüdür. Teşhiste ortalama yaş 65 yıl civarındadır. Prostat kanseri 40 yaşın altındaki erkeklerde çok nadiren görülür. Hastaların %50'den fazlası 70 yaşın üzerindedir. Prostat kanseri hormone bağımlı bir kanserdir. Bu nedenle testesteron hormonu ve metabolite dihidrotestesteron prostat kanseri gelişiminde rol oynayabilir.
Birinci derece akrabaları, baba veya kardeşinde prostat kanseri olan bireylerin prostat kanserine yakalanma olasılığı daha yüksektir. Ancak genellikle prostat kanseri genetik geçişli bir kanser değildir, çok küçük bir yüzdesinde mümkündür.
Prostat kanserinde beslenmenin rolü net değildir. Ancak beslenme ile ilgili yapılmış çalışmalarda hayvansal yağdan zengin ve kırmızı et içeren gıdalarla beslenmenin prostat kanseri riskini artırdığına dair yazılar vardır. Benzer şekilde obezitenin riski artırdığına dair kanıt düzeyi düşük çalışmalar mevcuttur.
Prostat kanseri idrar yolları ile ilgili belirtiler ile karşımıza çıkabilir. Prostat bezi idrarı depolayan mesanenin hemen altında yer alan, idrar yolunun bir kısmını çevreleyen ceviz büyüklüğünde bir organdır. Prostat büyümesi idrar yoluna baskı yaparak tıkanmasına sebep olabilir. Tıkanmanın derecesine göre kesik kesik veya yavaş idrar yapma, geceleri sık idrara çıkma, idrar yaptıktan sonra mesanenin tam boşalamaması, idrarın ince gelmesi veya idrar yaparken çatallaşma gibi şikayetler olabilir.
Erkekler yaşlandıkça prostat büyür. Erkeklerde prostat şikayetlerine en sık olarak iyi huylu (benign) prostat hiperplazisi (BPH) denen prostat büyümesi sebep olur. BPH kanser değildir, ancak idrar yollarını tıkayarak benzer şikayetlere sebep olabilir. Kanser tanısı koymak için biyopsi gerekir.
Günümüzde hastaların önemli bir kısmı her hangi bir belirti olmadan, sadece tarama sırasında tespit edilir.
Prostat kanseri teşhisi için ürolojik olarak dijital rektal prostat muayenesi (DRE) çok önemli bir yöntemdir. Prostat kitleleri parmakla hissedilebilir. İdrar yolları ile ilgili belirtiler ile karşımıza çıkabilir. Şüphe üzerine veya tarama amaçlı yapılan PSA testinin yüksek çıkması tanıyı destekler. Ancak prostat kanserinin kesin teşhisi diğer kanserlerde olduğu gibi biyopsi sonrası patolojik inceleme yapılarak konur. Son yıllarda prostat MR’ı ve multiparametrik MR füzyon biyopsisi yöntemi ile kanserli doku tespit edilerek nokta atışı ile daha doğru hedeften biyopsi alınması mümkün olabilmektedir. Böylece gereksiz biyopsi ihtimali veya yanlış biyopsi ihtimali azalmaktadır
Prostat kanseri adenokanserler grubundandır. Biyopsi ile belirlenen derecelendirme sistemine göre ve hastalık yayılım durumuna göre tedavisi planlanır. Gleason sistemi denilen skorlama sistemine göre prostat kanserlerinin ne kadar agresif olabileceği veya ne kadar normal dokuya benzediğine göre 5 gruba bölünür.
• Grade Grup 1 = Gleason 6
• Grade Grup 2 = Gleason 3 + 4 = 7
• Grade Grup 3 = Gleason 4 + 3 = 7
• Gleason Grup 4 = Gleason 8
• Gleason Grup 5 = Gleason 9 veya 10
Derece arttıkça tümörün büyüme hızı ve yayılma olasılığı da artar. Grup 5 olan Gleason 9 veya 10 hastalarda klinik gidiş daha hızlı ve agresiftir.
Prostat kanserinin bir de küçük hücreli türü vardır. Tedavisi tamamen farklıdır. Küçük hücreli akciğer kanserine benzer şekilde kemoterapi ile tedavi edilirler
Prostat kanseri evrelemesi için PSA’nın yanısıra bazı görüntüleme tetkikleri kullanılır. Prostat kanseri en sık kemiklere yayılım yaptığından özellikle PSA’nın çok yüksek olduğu hastalarda kemik sintigrafisi rutin olarak yapılmaktadır. Bilgisayarlı tomografi ile karın içi organlarda veya prostat çevresindeki lenf bezlerinde hastalık olup olmadığına bakılır. Benzer şekilde MR görüntüleme de aynı amaçla kullanılabilir.
Son yıllarda Ga68 PSMA PET-BT prostat kanseri evrelemesinde uzak yayılım olup olmadığını daha hassas şekilde tespit edebilir.
Prostat kanseri tedavisi evreleme sonuçlarına göre belirlenir. Erken evre hastalıkta yaşam süresi beklentisine göre cerrahi veya radyoterapi tercih edilebilir. Erken tanı almış prostat kanserinde her hastanın hemen tedavi edilmesi gerekmeyebilir. Düşük risk hastalıkta ve ciddi sağlık problemleri olan kişilerde bekle ve gör politikası uygulanabilir. Erken evre prostat kanserinde tedavi kararını verirken hastanın yaşı, birlikte bulunan diğer hastalıklar, yaşam beklentisi ve tedavinin olası yan etkileri gibi düşünülmelidir. Yaşam beklentisi yüksek ve fit hastalarda cerrahi tercih edilir. Genellikle radikal prostatektomi adı verilen ameliyat ile prostat bezi, seminal vezikül ve etrafındaki lenf bezlerinden örnekleme yapılarak çıkarılır. Son yıllarda kapalı ameliyat yöntemleri ve yeni cerrahi yaklaşımları özellikle robotik cerrahi çok popüler hale gelmiştir. Bu yöntemle cerrahi daha kolay geçer, daha az kan kaybı olur, daha az komplikasyon olur ve sonrasında hastanede kalış süresi kısalır.
Radyoterapi
Lokal hastalıkta cerrahi uygun olmayan hastalar için veya düşük risk hastalıkta cerrahi gerekli olmayan durumlarda kullanılır. Dışarıdan eksternal beam radyoterpi veya brakiterapi olarak direk prostat içine yerleştirilen iğneler vasıtasıyla yapılabilir.
Prostat kanserinin oluşumuna, büyüyerek yayılmasına sebep testesteron adı verilen erkeklik hormonudur. Testesteron blokajı kanserin gerilemesine sebep olan ve sık başvurulan bir yöntemdir. Bu tedaviye androjen yoksunluğı tedavisi (androgen deprivation therapy – ADT) adı da verilir.
ADT olarak LHRH agonistleri (leuprolid veya goserelin) kullanılarak beyinde testesteron üretim sinyalini durdurarak testislerden testesteron yapımının azaltılması hedeflenir. Bu amaçla orşiektomi de kullanılabilir. Özellikle metastatik hastalıkta LHRH agonistleri tedavinin bel kemiğini oluşturur ve ömür boyu kesilmemelidir.
Genellikle LHRH agonistlerine antiandrojenler denen bir ilaç grubu eklenir. Bunlar testesteronun prostat kanseri hücrelerinde bulunan androjen reseptörlerine bağlanmasını engellerler. LHRH agonisti ile birlikte antiandrojen kullamılmasına kombine androjen blokajı adı verilir. Bikalutamid veya flutamid antiandrojen ilaçlara örnektir
Enzalutamid yeni nesil bir antiandrojendir. Abirateron isimli ilaç böbrek üstü bezlerden testesteron üretimini engeller. Bu iki ilaç son yıllarda metastatik prostat kanseri tedavisine yeni bir soluk getirmiştir. Ancak ülkemizde birbirleri ardından kullanılmalarına izin verilmemektedir.
Sadece metastatik hastalıkta kullanılır. Erken evrede koruyucu amaçlı kullanımı yoktur. Genellikle hormon tedavisinin etkisini kaybettiği ve prostat kanserinin artık hormondan bağımsız olarak büyümeye başladığı ilerleyen dönemlerde kullanılır. Bu amaçla docetaksel isimli ilacın etkili olduğu gösterilmiştir.
Son yıllarda yapılan çalışmalarda metastatik hastalığın erken dönemlerinde kullanımının yaşam süresini belirgin olarak uzattığı gösterilmiştir.
Metastatik prostat kanserinde özellikle kemik ve lenf bezi metastazı varlığında Radyum-223 veya 177-Lutesyum tedavisi giderek daha sık kullanılmaktadır.
50 yaş ve üstü erkeklerde dijital rektal muayene ve PSA tetkiki tarama amacıyla önerilir. Ancak PSA ile taramanın ve erken teşhisin yaşam süresine etkisi net olarak gösterilmediğinden rutin kanser tarama programlarında yer almaz. PSA düzeyleri prostat kanseri için çok hassas bir testtir. İleri yaş hastalarda prognozu değiştirmeyecek gereksiz girişimlere sebep olduğu argümanı nedeniyle halen uluslararası kılavuzlarda tarama yönünde bir karar alınmamıştır.
PSA değeri 4 ng/ml üzerinde kanser riski artar, PSA 10’dan yüksek hastaların yaklaşık yarısı prostat kanseri tanısı alır. PSA testini yükselten bazı klinik durumlar vardır, bunların olmadığı ortaya konmalıdır. PSA değerini yükselten prostat büyümesi, prostatit gibi klinik hastalıkların yanısıra dijital rektal prostat muayenesi ve prostat biyopsisi en önemli sebepler arasında sayılabilir. Ayrıca PSA’nın yaş ile yükseldiği akıldan çıkarılmamalıdır.
Copyright @2020 Her Hakkı Saklıdır. Site içerisindeki görseller ve dökümanlar kopyalanamaz, çoğaltılamaz. Reklamfoni